Rembrandt, 1632
İnsan bedeninin içinin incelenmesi eski çağlardan beri insanların ilgisi çeken bir etkinlik olmuştur. Tıbbi amaçlarla, ölü insan bedeninin (kadavra) parçalanarak (diseksiyon ) açılması dinsel yönden günah olarak nitelendirildiği için bu tür çalışmalar gizli yürütülmüş, dinsel otoriteler tarafindan engellenmeksizin anatomik incelemeler yapılması ancak 16.-17. yüzyıllardan itibaren mümkün olabilmiştir.
Kadavra incelemeleri bir yandan tıbbi bilgilerin ilerlemesine ve tıp eğitimine hizmet ederken diğer yandan da pek çok ressamın ilgisini çekmiş ve anatomi ve diseksiyon konulu eserler vermişlerdir. Anatomi incelemeleri, çizimleri ve resimleriyle bilinen ünlü ressamlar arasında örneğin Floransalı ünlü sanatçı Leonardo da Vinci ön sırlarda yer alır ve o da çalışmalarını dinsel otoritelerden gizli olarak yürütmek zorunda kalmıştır. Hollandalı ressam Rembrandt Harmenszoon van Rijn‘in bir resmi olan Dr. Tulp’un Anatomi Dersi isimli yapıt, anatomi / diseksiyon konulu resimlerin en meşhurları arasında yer alır. (resim1.)
Bu resim kompozisyonu, grup portresi olarak başarısı, kadavra bedenine ait ayrıntılarıyla ve ışık / gölge kullanımındaki etkileyici tekniğiyle sanat tarihinin önemli yapıtları arasındadır. Eser 216.cm × 169.5 cm boyutlarinda, tuval üzerine yağlıboyadır ve halen Hollanda’da Mauritshuis sanat müzesinde sergilenmektedir.
Bu resim hakkında sayısız yazı yayımlanmış, resimde yer alan kişilerin kimliklerinden, incelenen kadavranın beden yapısı özelliklerine, Rembrandt’ın ışık / gölge kullanmadaki başarısına ve kompozisyonun vermek istedigi mesaja kadar çok sayıda makaleye konu olmuştur.
Dr. Tulp’un Anatomi Dersi de, tüm sanat eserleri gibi, yapıldığı tarih ve o dönemin özeliklerine göre değerlendirilmelidir. On yedinci yüzyıl Hollandasında bazı salonlarda halka acık kadavra incelemeleri yapılmaktaymış. Resme konu olan ders Dr. Tulp’un Ocak 1632 tarihinde yaptığı yıllık diseksiyondur. Rembrandt bu eserini, üyelerini portrelerle ölümsüzleştirmek isteyen Amsterdam Cerrahlar Birliğinden gelen sipariş üzerine yapmıştır.
Resimde, masa üzerinde yatan ve resme bakanlara en yakın konumda bir kadavra, dersi anlatan Doktor Nicolaes Tulp, dersi izleyen 7 kişi ve sağ alt köşede açık duran kocaman bir anatomi kitabı vardır. Bu kitabın muhtemelen Andreas Vesalius‘un 1543 tarihli De humani corporis fabrica (Fabric of the Human Body) isimli anatomi kitabı olduğu kabul edilir.
Resimde yer alan kişiler hayali değildir. Dr. Nicolaes Tulp Amsterdam Cerrahlar Birliğinin üyesi olan Hollandalı bir cerrahtır. Resimdeki diğer izleyiciler de aynı birliğin üyeleridir. Dr. Tulp resimde başında şapka olan tek kişidir ve bu yönüyle diğerlerinden üstün bir konuma alındığı hissettirilmektedir. Dr. Tulp sağ elindeki forseps ile kadavranın sol elini yöneten kas ve tendonları tutmakta ve bunların el parmaklarını hareket ettirme işlevlerini göstermektedir (resim 2).
Kadavraya gelince, o da gerçektir; takma adıyla Aris Kindt olarak bilinen (esas adı Adriaan Adriaanszoon) silahlı bir soyguncudur ve aynı gün asılarak idam edilmiştir.
Kadavranın göğsü ve karnı başta olmak üzere bedeni iyice aydınlatılmıştır ve dikkatleri üzerine toplamaktadır. Ancak yüzünün, özellikle yüzün üst kısmının karanlıkta bırakılması resme bakanlara ölümün soğukluğunu hissettiricidir. Bu resim Rembrandt’ın ışık ve gölge tekniğini ne kadar başarıyla kullandığının çok iyi bir örneği olarak kabul edilir.
Kadavranın bedensel tuhaflıkları ilk bakışta dikkati çekecek kadar belirgindir. Sağ kol sol kola göre kısadır. Kadavranın sağ kolunun diseksiyonun üçüncü günü kesildiği, kolun güdük şekilde sonlandığı, resme uygulanan X-ray incelenmesinde resmin geçirdiği aşamalar ortaya konularak anlaşılmıştır. Rembrandt, kolun bu gorünüşünün estetik sorun yapabileceği düşüncesiyle, daha sonraki bir aşamada, kolu kendisi resimde tamamlamış olabilir (*).
Kadavranın sol elinin duruşu da doğal değildir. Bu garip duruş herhalde Rembrandt’ın hatası değildir. Neden böyle olduğu hakkındaki bir yorum 3. gün hipotezi olarak yayımlanmıştır. Bu görüşe göre bu resim, bir kadavranın normal diseksiyon protokolüne göre açılmış ve 3 gün süren bu normal süreçte kadavranın kolları son gün diseke edilmiş, sol kol da o sırada, sağ kol gibi kesilmiştir. Oysa Rembrandt resmi üçüncü gün yapmış, dolayısıyla kesik olan sol el biraz da eğreti olarak yerine konulmuştur. (Ayrıntılı bilgi için bakınız *)
Sol kolun anatomik ayrıntıları da sorunludur. Sol el, avuç içi yukarı dönük olarak çizildiği halde, tendon ve kasların, el sırtına ait kas ve tendonlar olduğu, yani ters yöne ait oldukları iddiası vardır. Üzerinde ayrıntılı araştırmalar yapılan konuda gerçek durum tartışmalıdır (Ayrıntılı bilgi için bakınız **)
Bir başka anormallik kadavranın başındadır. Kadavranın başının gövde üzerindeki duruşu orta hat üzerinde değildir. Baş, göğüs kafesinin ortasında değil, sağ tarafındadır. Üstelik kadavranın boynu resmedilmemiştir. İdam edildiği için boynunun kırılmış olması akla gelen olasılıktır.
Diseksiyonu izleyenler, esas olarak para karşılığı portre yaptırmak için buradadır. Bu kişilerin dikkatlrinin farklı yerlerde olmasi ilginçtir. Kadavraya bakanlar kadar, kitaba ya da Tulp’un eline ya da bize bakanlar vardır. Kadavraya en yakın olan kişinin gözleri kadavra üzerindedir. Geri planda bir kişi izleyenlere bakmaktadır. İzleycilerin alınlarına verilen yoğun ışık bu kişilerin portre karakterleri olarak ön plana çekilmek istendiğini düşündürür. Bu durum orada bulunma amaçlarına uygundur. İzleyicilerin şık kıyafetlerini giymiş olmaları bir diseksiyon ortamı için yadırgatıcıdır. Yaşayanlar olarak, ölüm onlardan zaten uzak iken, bu kıyafet tarzı, ölüm ile kendi aralarindaki mesafeyi daha artırıcı etki yaratmayı hedeflemiş olmalıdır.
Arkada Dr. Tulp’a yakın duran kişinin elinde bir not görülmektedir Bu notta izleyicilerin isimleri yazılıdır. Bu kişinin arka üst tarafinda karanlık olan bölgede duvarın detayına bakılırsa burada da resmin yapıldığı tarih olan 1632 yılının ve Rembrandt’ın adı olduğu görülecektir. (bu resmin ayrıntılarını, büyüterek görmek isteyenler için önereceğim adres için bakınız *** )
Resmin taşıdığı mesaj konusunda da pek çok görüş belirtilmistir. Özel bir mesajının olup olmadığı elbet bilinemez. Algılanan mesaj resme bakanların bilişsel ve psikolojik algısına göre dile getirecekleri öznel yorumlar olmak durumundadır. Biz de kendi açımızdan baktigimizda elbet düşündüklerimiz olmuştur. İdam sonrası bir bedenin parçalara ayrılmış olarak temsil edilmesinin bizde yarattığı duygu yaşanan dünyanın acımasız olduğudur. Feci bir infaz sonrası bedenin malzemeye dönmesi insanda derin yara açar. O kırık boynu görerek idam cezasının ne denli dehşet verici olduğuna tanık olmak ürpertiyor. Üstelik, tıp öğrencileri için bir eğitim yöntemi olan diseksyonun, eğitim amacıyla değil de, bazı kişilerin, parayla portre yaptırmak amacıyla verdikleri bir sipariş üzerine, şık kıyafetler eşliğinde yapılıyor olmasi kendi başına bir hüzün. Eğer var idiyseler, Aris Kindt’in yakınlarının, lime lime parçalara ayrılma olayından çektikleri azap feci olmalı. Bu işlemin, iktidar ve toplum tarafından olmüş kişiye verilen yeni bir ceza oldugu tartışmasızdır. İktidar, disiplin ve ceza konularını Michel Foucault‘tan tekrar okumak istiyor insan.
Kadavra diseksiyonu tıp eğitimi için halâ önemli ve gerekli bir yöntem, ama bir ölünün bedeni mahremiyeti ve saygıyı, en azından, bir portre çalışmasının malzemesi olmamayı hak ediyor. Ölüm sonrası huzur her bireyin hakkıdır.
Kaynaklar:
* http://www.ima.org.il/FilesUpload/IMAJ/0/41/20843.pdf).
Erişim: 11/10/2014
** HISTORY OF HAND SURGERY, The Anatomy Lesson of Dr. Nicolaes Tulp by Rembrandt (1632): A Comparison of the Painting With a Dissected Left Forearm of a Dutch Male Cadaver. Frank F. A. IJpma, MD, Robert C. van de Graaf, MD, Jean-Philippe A. Nicolai, MD, PhD, Marcel F. Meek, MD, PhD. Journal of Hand Surgery.
*** http://www.wga.hu/frames-e.html?/html/r/rembran/painting/group/anatomy.html
(#): Genç Bürokrat Dergisi Ekim 2014 sayısında yayımlanmıştır.